
Cıvıl Robot'un Parlayan Sorumlulukları ve Kahkaha Makinesi
Uzaklarda, rengarenk ışıklarla pırıl pırıl parlayan, tekerlekli yollarla dolu, cıvıl cıvıl bir Robot Kasabası varmış. Bu kasabada yaşayan tüm robotlar çok neşeli, çok çalışkan ve biraz da yaramazmış! Robotlar birbirlerine sürekli gülücükler gönderir, “Bip bip, merhaba!” diye selamlaşırmış. Kasabanın en sevilen iki robotundan biri, her zaman etrafa neşe saçan, kırmızı yanakları ve sevimli antenleriyle Cıvıl Robot’muş. Diğeri ise her zaman düzenli, parlak mavi gövdesiyle Pırıl Robot’muş. Pırıl Robot, Cıvıl Robot’u çok severmiş ama bazen onun dikkatsiz hallerine güler dururmuş.
Robot Kasabası’nın kalbinde, her sabah güneşin ilk ışıklarını yakalayan devasa bir kule yükselirmiş. Bu kuleye “Güneş Tutucu Kulesi” derlermiş. Kule, kasabaya sadece ışık değil, aynı zamanda “Neşe Enerjisi” de sağlarmış. Güneş Tutucu Kulesi’nin en önemli parçası ise, en üst katında parlayan simsiyah, kocaman bir panelmiş. Bu panel, tüm kasabanın kahkahalarla yankılanmasını sağlayan “Kahkaha Makinesi”ne güç verirmiş. Eğer bu panel tozlanırsa, küllenirse ya da parlaklığını kaybederse, Kahkaha Makinesi'nin sesi kısılır, kasabanın neşesi de azalırmış. İşte bu yüzden, Güneş Tutucu Kulesi’nin panelleri her gün pırıl pırıl parlatılmak zorundaymış. Bu, küçük ama çok önemli bir görevmiş!
Bir sabah, Kasabanın bilge ve kocaman bir dişli çarka benzeyen Başkanı, “Başkan Robot” bir duyuru yapmış: “Bip bop bip! Duyduk duymadık demeyin, sevgili robot vatandaşlarım! Güneş Tutucu Kulesi’nin ana panellerini parlatma görevi, bugünden itibaren Cıvıl Robot’un!” Başkan Robot, gülümseyen gözleriyle Cıvıl Robot’a bakmış. Cıvıl Robot, sevinçle zıplamış. Kırmızı yanakları daha da pembeleşmiş. “Yaşasın! Harika bir görev! Ben hallederim, bip bip!” diye bağırmış. Oysa bu görev her gün ve düzenli olarak yapılması gereken bir görevmiş, tıpkı Pırıl Robot’un her sabah Bulut Banklarını pırıl pırıl yapması gibi. Cıvıl Robot, o an görevin ne kadar düzenli olması gerektiğini tam olarak düşünememişti.
Cıvıl Robot, eline özel parlak bir bez ve leke giderici bir sprey almış. Neşeyle kulenin yanına gitmiş. Güneş Tutucu Kulesi’nin parlak, kırmızı renkli panellerini silmeye başlamış. İlk birkaç paneli silerken o kadar hızlı ve hevesliymiş ki, paneller hemen ayna gibi parlamış. “Vay be! Ne kadar da kolay!” diye düşünmüş Cıvıl Robot, gururla göğsünü şişirmiş.
Tam o sırada, havada pırıl pırıl parlayan, turuncu ve mor tüyleri olan küçük bir "Gülümseme Kuşu" uçarak geçmiş. Gülümseme Kuşu, ağzında taşıdığı "Kıkırdama Tohumları"nı yere bırakmış. Kıkırdama Tohumları yere düştüğü anda, minik minik "kıkır kıkır" sesler çıkararak zıplamaya başlamışlar. Cıvıl Robot, “Aaa, bakın ne tatlılar!” diye düşünmüş. Parlatma bezini yere bırakıp, gülümseme kuşunun attığı kıkırdama tohumlarının peşine düşmüş. Bazen bir tohumu yakalıyor, bazen de tohum elinden kaçarken komik sesler çıkarıyormuş. Gülümseme Kuşu’yla Kıkırdama Tohumları peşinde koşarken, Güneş Tutucu Kulesi’nin panellerini tamamen unutmuş. “Boş ver, birazdan dönerim,” diye mırıldanmış kendi kendine.
Ertesi gün, Cıvıl Robot panelleri parlatmaya gitmek için tam yola çıkacakmış ki, kasabanın yeni açılan “Zıpzıp Zıplama Pisti”nden eğlenceli sesler gelmeye başlamış. Zıpzıp Zıplama Pisti, yerden fışkıran yumuşacık bulutlardan yapılmış bir pistmiş. Robotlar üzerinde zıplarken havada taklalar atıyor, sonra yumuşacık bulutlara geri iniyormuş. Cıvıl Robot’un gözleri fal taşı gibi açılmış. “Vay be! Bu pisti denemeden olmaz!” demiş. Parlatma bezini yine eline almamış. “Akşam yaparım, ne olacak ki birkaç panelden?” diye gülerek kendi kendine konuşmuş. Bütün gün Zıpzıp Zıplama Pisti’nde taklalar atıp, kahkahalar atmış. Pırıl Robot yanından geçerken "Cıvıl, Güneş Kulesi'nin panelleri sanki biraz matlaştı mı?" diye sormuş. Cıvıl Robot omuz silkip "Aaa, rüzgar esiyor ya, ondan olmalı!" diye gülmüş.
Üçüncü gün ise, kasabanın “Müzik Çiçekleri Bahçesi”nden harika melodiler yükselmeye başlamış. Müzik Çiçekleri, rüzgar estikçe farklı sesler çıkaran, rengarenk çiçeklermiş. Bu kez Cıvıl Robot, kendini müziğe kaptırmış. Gözleri kapalı, antenleri havada, çok komik robot dansları yapmaya başlamış. Bir sağa, bir sola sallanıyor, bazen bir ayağını kaldırıp dönüyor, bazen de tekerlekleri üzerinde hızlı hızlı dönüyormuş. Gülmekten karnı ağrıyan Pırıl Robot onu izlerken "Cıvıl, dansın çok güzel ama panellerin seni bekliyor olabilir mi?" diye seslenmiş. Cıvıl Robot, dans ederken "Eveeet, bekliyorlar amaaa... müziğe dayanılmaz ki!" diye neşeyle cevap vermiş.
Böylece günler geçmiş, Cıvıl Robot her gün farklı bir eğlenceye kapılıp Güneş Tutucu Kulesi’nin panellerini parlatmayı hep sonraya bırakmış. İlk başta sadece biraz tozlanan paneller, zamanla iyice matlaşmış. Kırmızı renkleri solmuş, yerini kirli kahverengi bir renge bırakmış. Kasabanın içini aydınlatan o parlak ışıklar yavaş yavaş azalmış.
En kötüsü de, Kahkaha Makinesi’nin sesi değişmeye başlamış! Eskiden gümbür gümbür “KAH KA HAAA!” diye gülen makine, önce “kıkır kıkır” demiş, sonra “puf puf”, sonra da “tıss tıss” gibi sesler çıkarmaya başlamış. En sonunda ise neredeyse tamamen sessizliğe bürünmüş. Robot Kasabası’nın rengarenk ışıkları bile hafifçe sönmüş, her yer biraz daha donuk görünüyormuş. Robotlar artık o kadar neşeli değilmiş. “Bip bip, merhaba!” yerine, “Bip... merhaba...” demeye başlamışlar. Kimse bunun neden olduğunu tam olarak anlayamamış.
Pırıl Robot, her sabah düzenli olarak Bulut Bankları’nı pırıl pırıl yapmaya devam ediyormuş. Bir gün yine bankları temizlerken, Güneş Tutucu Kulesi’ne bakmış. “Aman Allah’ım! Kırmızı paneller ne kadar da kirlenmiş!” diye şaşkınlıkla bağırmış. Hemen Cıvıl Robot’un yanına gitmiş. Cıvıl Robot, o sırada komik bir şarkı mırıldanarak top oynuyormuş. “Cıvıl, canım, kırmızı panellerin rengi soluyor, kahkahalar da azaldı! Görevini unuttun mu yoksa?” diye sormuş.
Cıvıl Robot, topu yere bırakmış. Kırmızı yanakları biraz daha koyu kırmızı olmuş. Önce biraz bahane uydurmaya çalışmış: “Ay, Pırıl, inanır mısın? Rüzgar öyle kuvvetli esiyor ki, tüm tozlar panellerin üzerine yapışmış! Benimle hiç alakası yok, bip bip!” diye gülmeye çalışmış. Ama içi rahat değilmiş. Kasabanın sessizleşen halini görünce, kendi yaptığı hatayı anlamaya başlamış.
Başkan Robot, kasabadaki bu neşesizliği fark etmiş. “Bip bop bip! Acilen bir çözüm bulmalıyız! Neden kahkahalarımız azaldı, neden ışıklarımız sönükleşti?” diye yüksek sesle sormuş. Tüm robotlar şaşkın şaşkın birbirine bakmış. Kimse ne olduğunu bilemiyormuş.
Cıvıl Robot, Başkan Robot’un endişeli sesini duyunca, bir an durmuş. Kalbindeki minik ışıklar bir anda titremeye başlamış. Diğer robot arkadaşlarının üzgün hallerini görmüş. Kasabanın sessizliğini dinlemiş. O zaman, derin bir "puf" sesi çıkarmış ve ileri atılmış. “Benim hatam!” diye yüksek sesle bağırmış. Tüm robotlar ona dönmüş. “Benim hatam! Güneş Tutucu Kulesi’nin kırmızı panellerini parlatmayı unuttum. Zıpzıp pisti çok eğlenceliydi, Müzik Çiçekleri de çok güzel çalıyordu... Ben de hep ‘sonra yaparım’ dedim. Ama sonra yapmadım. Özür dilerim, bip bip!” Cıvıl Robot’un sesi biraz titrek çıkmış ama gözleri kararlıymış.
Başkan Robot, Cıvıl Robot’un dürüstlüğüne çok sevinmiş. “Aferin sana Cıvıl! Hatasını kabul etmek, büyük bir sorumluluktur. Önemli olan, şimdi ne yapacağımız!” demiş. Hiç kimse Cıvıl Robot’a kızmamış. Aksine, tüm robotlar onu alkışlamış. Pırıl Robot da Cıvıl Robot’a kocaman bir sarılmış. “Sorun değil Cıvıl, hepimiz bazen unuturuz ama önemli olan hatamızı düzeltmek!” demiş.
Başkan Robot, neşeyle etrafa bakmış. “Öyleyse ne bekliyoruz? Hemen ‘Parlatıcı Timi’ni kuralım!” diye bağırmış. Tüm robotlar, komik şekillerde parlak bezler ve fırçalar kapmış. Pırıl Robot, Cıvıl Robot’a en parlak bezlerden birini vermiş. Cıvıl Robot, bu kez gerçekten işinin başına geçmiş. Bir komut vermiş: “Haydi arkadaşlar! Robot Kasabası’nın kahkahalarını geri getirelim!”
Hep birlikte Güneş Tutucu Kulesi’nin panellerini parlatmaya başlamışlar. Cıvıl Robot bu kez hiç durmamış. Hatta diğer robotlara nasıl daha hızlı parlatacaklarını göstermiş. Hep birlikte şarkılar söylemişler, “Kırmızı paneller, pırıl pırıl ol! Kahkaha Makinesi, sesini duyur!” diye tezahüratlar yapmışlar. Her panel parladıkça, kasabanın ışıkları da daha parlak yanmış. Kırmızı paneller yeniden alev gibi parlamaya başlamış.
Ve o anda... Kahkaha Makinesi’nden önce bir “tıss” sesi, sonra bir “puf”, sonra bir “kıkır” ve en sonunda da kasabayı inleten devasa bir “KAH KA HAAA! KAH KA HAAA!” sesi yükselmiş! Kasabanın tüm ışıkları geri gelmiş, her yer rengarenk ışıklarla dolmuş taşmış. Robotlar sevinçle zıplamış, alkışlamış.
Cıvıl Robot, bu sefer sorumluluğun ne kadar önemli olduğunu anlamış. Küçük bir görevin bile, tüm kasabanın mutluluğunu etkileyebileceğini görmüş. Panelleri düzenli olarak parlatmadığı için, işi bitirmek daha zor olmuştu. Şimdi ise düzenli olmanın ne kadar kolay ve güzel olduğunu öğrenmişti.
Cıvıl Robot, o günden sonra kendine çok komik bir “Hatırlatma Saati” yapmış. Bu saat, her gün öğle vakti “Dın dın dın, parlatma zamanııı!” diye bağırırmış. Cıvıl Robot, bu kez hem panelleri parlatır hem de arada sırada Zıpzıp Zıplama Pisti’nde taklalar atar, Müzik Çiçekleri’nin melodileriyle dans edermiş. Çünkü o öğrenmişti ki, görevlerini düzenli yapan herkes güvenilir olur ve istediği her şeyi yapmaya da zaman bulur! Robot Kasabası bir daha hiç sessiz kalmamış, kahkahalar hiç susmamış. Ve Cıvıl Robot, o günden sonra kasabanın en güvenilir robotlarından biri olmuş.
Bu masalı beğendiniz mi?
Geri bildiriminiz, topluluğumuz için en iyi masalları öne çıkarmamıza yardımcı olur.
Bir Yorum Bırakın
Henüz hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!