Karanlıkta Parlayan Yıldız için kapak görseli

Karanlıkta Parlayan Yıldız

Bu masal Elif için Annesi tarafından oluşturuldu.
Tarih yükleniyor...

Küçük Elif, rengarenk bir bahçenin ortasındaki şirin evlerinden birinde yaşardı. Bahçelerinde en sevdiği şey, pırıl pırıl parlayan papatyalardı. Her sabah erkenden uyanır, penceresini açar, papatyaların günaydın demesini beklerdi. Elif, çok meraklı bir çocuktu. Her şeyi öğrenmek, her şeyi keşfetmek isterdi. Ama Elif’in küçük bir korkusu vardı: Karanlık.

Güneş battığında ve odası yavaş yavaş karanlığa gömüldüğünde, Elif’in kalbi hızla çarpmaya başlardı. Yatağının altında sessizce bekleyen gölgeler, dolabın karanlık boşluğunda saklanan gizemli sesler ona biraz ürkütücü gelirdi. Annesi ona her zaman, "Karanlık, sadece günün uykuya daldığı zamandır canım, içinde korkacak hiçbir şey yok," derdi ama Elif yine de biraz çekinirdi.

Bir akşam, Elif'in en sevdiği oyuncak ayısı Pamuk, yatağının altına düşüverdi. Elif onu çok seviyordu, Pamuk onun en yakın arkadaşıydı. Ama yatağın altı biraz karanlıktı ve Elif bu karanlıktan biraz ürküyordu. Annesi ve babası o sırada mutfakta kahvaltı hazırlıyorlardı. Elif, bir süre duraksadı. Gözlerini yumdu, derin bir nefes aldı. Annesinin sözlerini hatırladı: "Cesaret, korkusuz olmak değil, korkuya rağmen harekete geçmektir."

Elif, yatağın kenarına doğru yavaşça ilerledi. Elini uzattı, parmak uçları yatağın kenarını yokladı. Kalbi hala biraz hızlı atıyordu ama içinde minik bir kıpırtı vardı, bir merak kıpırtısı. Acaba yatağın altında gerçekten korkunç bir şey mi vardı, yoksa sadece hayal gücünün bir oyunu muydu?

Bir adım daha attı, sonra bir adım daha. Dizlerini bükerek yatağın altına doğru eğildi. Gözleri yeni yeni karanlığa alışmaya başlıyordu. Önce hiçbir şey göremedi, sadece küçük, şekilsiz gölgeler… Sonra, gözleri biraz daha netleşince, sevdiği ayısı Pamuk'u gördü! Pamuk, yumuşak tüyleriyle orada sessizce yatıyordu.

Elif, Pamuk’a doğru uzandı. Eli titreyerek Pamuk’un burnuna dokundu. Pamuk sıcacık ve yumuşacıktı. Elif, Pamuk’u yatağın altından çıkardığında, içinde kocaman bir sevinç hissetti. Sanki güneş ışınları odasına dolmuş gibiydi. Yatağın altındaki karanlık, o kadar da korkutucu değildi. Aslında, orada sadece Pamuk vardı.

Elif, Pamuk’u sıkıca kucakladı. “Seni buldum Pamuk!” diye fısıldadı. Sonra yatağın altına bir kez daha baktı. Gördüğü şey, sadece toz ve birkaç unutulmuş legoydu. Hiç de korkunç değilmiş!

Elif, o gece uyumadan önce pencereden dışarı baktı. Gökyüzü yıldızlarla doluydu. Her bir yıldız, küçük bir ışık demeti gibi parlıyordu. Elif, yıldızlara baktı ve gülümsedi. Artık karanlıktan o kadar da korkmuyordu. Biliyordu ki, bazen sadece küçük bir adım atmak, bazen sadece gözlerini biraz daha açmak gerekiyordu, gerçekleri görmek için.

Ertesi gün Elif, annesi ve babasıyla birlikte parkta oynamaya gitti. Parkta, yeni tanıştığı birkaç çocuk vardı. Bu çocuklardan biri, daha önce hiç konuşmadığı bir çocuktu. Çocuklar koşup oynarken, yeni çocuk sadece bir kenarda oturmuş, elindeki rengarenk topa bakıyordu. Elif, o çocuğun yanına gitmek istedi ama biraz çekindi. Acaba çocuk onunla konuşmak ister miydi? Ya onu beğenmezse?

Elif yine o tanıdık hissi hissetti: biraz gerginlik, biraz da belirsizlik. Ama sonra, o gün yaşadığı cesareti hatırladı. Yatağın altındaki karanlıktan korkmak yerine, ona doğru adım atmıştı. Şimdi de bu çocuğun yanına gitmekten çekinmemeliydi.

Elif, derin bir nefes aldı ve çocuğun yanına doğru yürüdü. “Merhaba,” dedi yumuşacık bir sesle. “Ben Elif. Seninle oynamak ister misin?”

Çocuk, başını kaldırdı. Yüzünde minik bir şaşkınlık ifadesi vardı ama sonra yüzü gülümsedi. “Merhaba Elif,” dedi. “Ben Can. Seninle oynamak isterim!”

Elif ve Can, birlikte top oynamaya başladılar. Topu birbirlerine atıyorlar, kahkahalarla gülüyorlardı. Elif, Can’ın ne kadar neşeli ve arkadaş canlısı olduğunu gördü. Keşke daha önce yanına gitmiş olsaydı diye düşündü. Bazen, bir adım atmak, yepyeni güzelliklerin kapısını aralayabilirdi.

O gün, Elif iki önemli şey öğrenmişti. Birincisi, karanlık aslında o kadar da korkutucu değildi; sadece görünmeyenleri barındırıyordu ve bazen onlara cesurca baktığında, aslında hiç de korkutucu olmadıklarını anlıyordu. İkincisi ise, yeni insanlarla tanışmak, onlara nazikçe yaklaşmak, en güzel dostlukların başlangıcı olabilirdi. Cesaret, sadece karanlıktan korkmamak değil, aynı zamanda yeni şeyler denemekten, yeni insanlarla konuşmaktan çekinmemekti.

Akşam eve döndüğünde Elif, annesine ve babasına o gün yaşadıklarını anlattı. Yatağın altındaki Pamuk’u nasıl bulduğunu, Can ile nasıl arkadaş olduğunu heyecanla anlatırken, yüzü parlıyordu. Annesi Elif’i sevgiyle kucakladı. “Aferin canım kızım,” dedi. “Bugün ne kadar cesur olduğunu gördüm. Unutma, her küçük cesaret adımı, seni daha da güçlendirir.”

Elif, yatağına uzandığında, gözlerini yumdu. Artık karanlıktan korkmuyordu. Pencereden süzülen ay ışığı, odasını aydınlatıyordu. Yatağının altında Pamuk, sıcacık bir şekilde yanındaydı. Dışarıda ise, gökyüzündeki yıldızlar ona gülümsüyor gibiydi. Elif, o gece çok huzurlu bir şekilde uykuya daldı. Çünkü biliyordu ki, artık korkularıyla yüzleşebilecek kadar cesurdu ve bu, onu çok mutlu ediyordu. Cesaret, onun içinde parlayan küçük bir yıldız gibiydi ve bu yıldız, onu her zaman aydınlatacaktı.

Bu masalı beğendiniz mi?

Geri bildiriminiz, topluluğumuz için en iyi masalları öne çıkarmamıza yardımcı olur.

Bu Masalı Paylaş

    Karanlıkta Parlayan Yıldız | 6 Yaş Çocuk Masalı