
Postacı Piko'nun Sorumluluk Çantası
Rengarenk çiçeklerin neşeyle şarkı söylediği, pırıl pırıl akan derenin şırıl şırıl güldüğü bir vadi varmış. Bu vadinin adı Neşeli Vadi'ymiş. Neşeli Vadi’de yaşayan bütün hayvanlar birbirleriyle dostça geçinir, her sabah birbirlerine "Günaydın!" demeyi hiç unutmazlarmış. Bu vadinin en önemli sakinlerinden biri de, gökyüzünde bir o yana bir bu yana süzülen, masmavi tüyleriyle güneşi kıskandıran minik postacı kuş Piko'ymuş.
Piko'nun çok önemli bir görevi vardı. O, Neşeli Vadi'nin postacısıydı. Omzunda her zaman tüyden yapılmış, yumuşacık bir çanta taşırdı. Bu çanta sıradan bir çanta değildi; içinde mektuplar, davetiyeler, hediye paketleri ve en önemlisi, Neşeli Vadi sakinlerinin birbirlerine gönderdiği sevgi dolu notlar bulunurdu. Piko işini çok severdi. Her sabah erkenden uyanır, postanesine giderek o gün dağıtması gereken mektupları özenle çantasına yerleştirirdi. Çünkü bilirdi ki, sorumluluklarını yapan herkes güvenilir olur ve vadideki herkes ona güvenirdi. Onun getireceği bir mektupla birinin günü güzelleşir, bir davetiyeyle bütün vadi şenlenirdi. Bu yüzden, yaptığı işin ne kadar değerli olduğunu her zaman aklında tutardı.
Bir sabah Piko, yine postanesine uçtu. O gün dağıtması gereken çok önemli postalar vardı. Bilge Baykuş'un okumak için sabırsızlıkla beklediği yeni gözlükleri, Aşçı Tavşan'ın akşam vereceği büyük ziyafet için özel havuçlu kek tarifi ve Müzisyen Kurbağa'nın dere kenarında vereceği konser için beklediği yeni notalar Piko'nun çantasındaydı. Piko, "Ne kadar da önemli görevlerim var bugün! Hepsini zamanında ve doğru kişilere ulaştırmalıyım," diye düşündü. Bu düşünceyle kanatlarını çırptı ve gökyüzüne yükseldi.
Piko, ilk olarak Bilge Baykuş’un ulu çınar ağacındaki evine doğru uçarken, yerde pırıl pırıl parlayan bir şey gördü. Gökkuşağının tüm renklerini üzerinde taşıyan, cam gibi parlak, yuvarlak bir misketti bu. Piko daha önce hiç bu kadar güzel bir şey görmemişti. Dayanamayıp yere kondu ve misketi gagasıyla hafifçe itti. Misket, “tıkır tıkır” diye bir ses çıkararak yuvarlandı. Bu ses Piko'nun o kadar hoşuna gitti ki, bir daha itti. Tıkır tıkır... Bir daha... Tıkır tıkır...
Piko, misketle oynamaya o kadar dalmıştı ki, zamanın nasıl geçtiğini anlamadı. Omzundaki sorumluluk çantası aklından uçup gitmişti. Oyuna kendini kaptırmışken, çantası omzundan kaydı ve yumuşak çimlerin üzerine devrildi. İçindeki bütün paketler ve mektuplar etrafa saçıldı. Piko, "Aman ne olacak, sonra toplarım," diye düşündü ve misketiyle oynamaya devam etti. Bir süre sonra aklına aniden işi geldi. "Eyvah! Çok oyalandım!" diyerek panikle etrafa dağılan postaları aceleyle çantasına doldurdu. Ama o kadar acele etmişti ki, hangi paketin kime ait olduğunu kontrol etmedi bile.
Kanatlarını hızla çırparak yeniden havalandı. İlk durağı Bilge Baykuş’un eviydi. "İşte paketiniz Bilge Baykuş!" diye cıvıldayarak paketi uzattı. Bilge Baykuş teşekkür ederek paketi açtı. Ama içinden gözlük yerine, üzerinde "Süper Havuçlu Kek" yazan bir tarif kağıdı çıktı. Bilge Baykuş şaşırdı. "Piko, bu çok nazik bir düşünce ama ben kitaplarımı okumak için gözlüğümü bekliyordum. Bu tarifle ne yapacağımı bilemedim," dedi yumuşak bir sesle. Piko, özür dileyip hatasını fark etmeden oradan hızla ayrıldı.
İkinci durağı, mutfağından mis gibi kokular gelen Aşçı Tavşan'ın eviydi. "İşte tarifiniz Aşçı Tavşan!" dedi neşeyle. Aşçı Tavşan heyecanla paketi açtı. Ama içinden beklediği tarif yerine, bir çift minicik gözlük çıktı. Tavşan gözlükleri burnunun ucuna takmaya çalıştı. "Hımm, bunlar çok şık ama... Ben bu gözlüklerle keki nasıl yapacağım ki? Malzemeleri göremiyorum bile!" diye mırıldandı.
Piko'nun aklı hala yerde bıraktığı parlak misketteydi. Sorumluluğunu unuttuğu için yaptığı karışıklığın farkında bile değildi. Son olarak Müzisyen Kurbağa'nın nilüfer yaprağındaki evine uçtu. "İşte notalarınız Müzisyen Kurbağa!" diyerek ona da bir mektup uzattı. Kurbağa, konserine saatler kaldığı için heyecanla zarfı açtı. Ama içinden notalar yerine, Bilge Baykuş'un gözlük siparişinin faturası çıktı. Müzisyen Kurbağa'nın yüzü düştü. "Ama... ama benim notalarım nerede? Notalar olmadan bu akşamki konserde ne çalacağım?" diye sordu üzgün bir sesle.
Piko görevini tamamladığını düşünerek rahat bir nefes aldı ve doğruca misketini bıraktığı yere uçtu. Misketiyle oynamaya devam etti. Ama bir süre sonra Neşeli Vadi'de bir tuhaflık olduğunu fark etti. Normalde Aşçı Tavşan'ın mutfağından gelen o nefis kek kokusu yoktu. Müzisyen Kurbağa'nın dere kenarından gelen neşeli melodileri duyulmuyordu. Her yer sessizdi.
Piko meraklandı ve neler olduğunu anlamak için vadiyi dolaşmaya başladı. Önce Aşçı Tavşan'ın evinin önünden geçti. Tavşan, elinde bir çift gözlükle üzgün üzgün oturuyordu. "Kekimi yapamadım Piko," dedi. "Tarifim gelmedi." Sonra Müzisyen Kurbağa'yı gördü. O da nilüfer yaprağının üzerinde başını öne eğmişti. "Konserimi iptal etmek zorundayım Piko," dedi. "Notalarım olmadan şarkılarımı söyleyemem."
Piko en sonunda Bilge Baykuş'un evine gitti. Bilge Baykuş, elindeki kek tarifine bakıp düşünüyordu. Piko, vadideki üzgün havayı görünce içinde bir sıkıntı hissetti. İşte o an, sabah aceleyle çantasına doldurduğu postalar aklına geldi. Yoksa... yoksa postaları karıştırmış mıydı?
Yanakları utançtan kıpkırmızı oldu. Başını öne eğerek Bilge Baykuş'a yaklaştı. "Bilge Baykuş," dedi titrek bir sesle. "Sanırım... Sanırım ben büyük bir hata yaptım. Yerde parlak bir misket buldum ve onunla oynamaya daldım. Görevimi unuttum. Sonra da postaları aceleyle toplarken hepsini karıştırdım."
Bilge Baykuş, Piko'nun başını kanadıyla şefkatle okşadı. "Hata yapmak insana, yani biz hayvanlara mahsustur Piko," dedi bilge bir sesle. "Önemli olan hatanı fark edip onu düzeltmek için çaba göstermektir. Sorumluluk almak, sadece görevini yapmak değil, aynı zamanda yaptığın hatayı da üstlenip düzeltmektir. Küçük görevler bile önemlidir Piko. Aşçı Tavşan'ın keki, Müzisyen Kurbağa'nın konseri, benim kitap okuma keyfim... Hepsi birbirine bağlı."
Piko, Bilge Baykuş'un sözleriyle cesaret buldu. Gözyaşlarını sildi. Artık ne yapması gerektiğini biliyordu. "Haklısınız Bilge Baykuş. Hemen bu durumu düzelteceğim!" dedi kararlılıkla.
Önce kendine küçük bir görev defteri yaptı. Bu deftere, hangi postanın kime ait olduğunu tek tek yazdı. Düzenli olmak işleri kolaylaştırır diye düşündü. Böylece bir daha asla karıştırmayacaktı. Sonra kanatlarını hızla çırparak yola koyuldu.
İlk önce Aşçı Tavşan'a uçtu. "Özür dilerim Aşçı Tavşan. Bu gözlükler Bilge Baykuş'un. İşte senin havuçlu kek tarifin!" diyerek doğru zarfı uzattı. Aşçı Tavşan'ın yüzü anında aydınlandı. "Teşekkür ederim Piko! Hatayı düzeltmen ne kadar güzel!" diyerek hemen mutfağına koştu.
Sonra Müzisyen Kurbağa'ya gitti. "Özür dilerim Müzisyen Kurbağa. İşte o güzel notaların!" dedi. Kurbağa notaları görünce sevinçten "Vırak vırak!" diye bağırdı. "Harikasın Piko! Konser kurtuldu!"
En son olarak Bilge Baykuş'un yanına döndü. "İşte gözlükleriniz Bilge Baykuş. Çok özür dilerim," dedi. Bilge Baykuş gözlüklerini taktı ve Piko'ya sıcacık bir gülümsemeyle baktı. "Asıl ben sana teşekkür ederim Piko. Bugün çok önemli bir şey öğrendin. Sorumluluğun ne demek olduğunu anladın. Şimdi sana daha çok güveniyorum."
O akşam Neşeli Vadi yine eski neşesine kavuştu. Aşçı Tavşan'ın yaptığı mis gibi havuçlu kekin kokusu tüm vadiyi sardı. Müzisyen Kurbağa, en güzel şarkılarını söyledi. Bilge Baykuş ise en sevdiği kitabını rahatça okudu. Herkes, Piko sayesinde mutlu olmuştu.
Piko, o günden sonra işini daha da büyük bir sevgi ve dikkatle yaptı. Omzundaki çanta sadece posta değil, aynı zamanda sorumluluk taşıyordu. Ve o, Neşeli Vadi'nin en güvenilir, en sevilen postacısı olmaya devam etti. Bazen oyun oynamak istediğinde, önce görevlerini bitiriyor, sonra gönül rahatlığıyla oyununa dalıyordu. Çünkü artık biliyordu ki, en güzel oyun, sorumluluklarını yerine getirmenin verdiği huzurla oynanan oyundu.
Bu masalı beğendiniz mi?
Geri bildiriminiz, topluluğumuz için en iyi masalları öne çıkarmamıza yardımcı olur.