Uçan Balonlarla Maceraya Yolculuk için kapak görseli

Uçan Balonlarla Maceraya Yolculuk

Tarih yükleniyor...

Güneş pırıl pırıl parlıyordu ve yemyeşil yaprakların arasından süzülen ışıklar, Masal Ormanı’nı altın tozlarıyla süslemişti. Bu ormanın en tatlı sakinlerinden biri de Maviş adında küçük, sevimli bir sincaptı. Maviş’in kocaman, parlak gözleri ve her zaman neşeyle kıvrılan burnu vardı. En sevdiği şey ise ormandaki en tatlı yemişleri bulup kış için déposuna koymaktı. Ama Maviş’in bu sabah planları biraz farklıydı. Çünkü bugün, en yakın arkadaşı Can ile buluşma günüydü. Can, pırıl pırıl tüyleri olan, her zaman gülümseyen sevimli bir kuştu. Maviş ve Can, ormanın en iyi dostlarıydı. Birlikte koşarlar, birlikte uçarlar, birlikte en güzel maceralara atılırlardı.

Sabah uyandığında Maviş’in içi kıpır kıpırdı. Hemen en güzel fındığını kapıp ağacının kovuğundan çıktı. Güneşin ısıttığı yaprakların üzerinde hoplaya zıplaya ilerlerken Can’ın neşeyle cıvıldadığını duydu. “Maviş! Maviş! Buradayım!”

Maviş, sesin geldiği yöne doğru koştu. Kocaman bir çınarın dalında Can duruyordu, kanatlarını heyecanla çırpıyordu. “Günaydın Can!” diye seslendi Maviş. “Bugün ne güzel bir gün, değil mi?”

Can, “Günaydın Maviş! Evet, harika bir gün! Biliyor musun, bugün sana sürprizim var!” dedi gözleri parlayarak.

Maviş merakla sordu, “Ne sürprizi Can?”

Can, “Bugün ormanın yukarısına, Bulut Tepesi’ne uçacağız! Orada rengarenk uçan balonlar olduğunu duydum. Onlarla birlikte süzüleceğiz!” dedi heyecanla.

Maviş’in gözleri fal taşı gibi açıldı. Uçan balonlar! Onları hiç görmemişti, sadece masallarda duymuştu. “Gerçekten mi? Harika! Hemen gidelim!” dedi sabırsızlanarak.

Yola çıktılar. Can, Maviş’in biraz gerisinde, onun neşeyle ilerlemesini izliyordu. Maviş, ormanın renkli çiçeklerinin arasında koşarken birden ayağı tökezledi. Küçücük bir taşın üzerine basmıştı ve elindeki en sevdiği fındık yuvarlanıp çalılıkların arasına gitti. Maviş’in yüzü düştü. “Ah, fındığım!” diye söylendi. O fındık, onun en özenle seçtiği, en lezzetli fındığıydı. Şimdi ise çalılıkların derinliklerine kaybolmuştu.

Can, Maviş’in üzüldüğünü görünce hemen yanına kondu. “Ne oldu Maviş?” diye sordu şefkatle.

Maviş, “Fındığım gitti Can. En sevdiğim fındıktı.” dedi sesi titreyerek.

Can, “Üzülme Maviş. Çalılıkların içinde ararız. Belki buluruz.” dedi.

Birlikte çalılıkların arasına girdiler. Her bir dala, her bir yaprağa baktılar. Ama fındık ortada yoktu. Maviş daha da üzülmeye başlamıştı. Tam ağlamak üzereyken, Can “Dur bir dakika!” dedi ve çalılıkların daha da derinlerine doğru uçtu. Maviş merakla onu izliyordu. Birkaç saniye sonra Can, ağzında parlak kırmızı bir şeyle geri döndü.

“Bak Maviş! Bu senin fındığın değil ama bu da çok güzel!” dedi Can. Maviş şaşkınlıkla baktı. Can’ın ağzındaki şey, parlak kırmızı, yuvarlak bir yemişti. Daha önce hiç böyle bir yemiş görmemişti.

Can, “Bunu az önce buldum. Gel seni Bulut Tepesi’ne götüreyim, orada çok daha güzel şeyler var!” dedi ve Maviş’in sırtına tırmandı. Maviş, Can’ın sırtına iyice tutundu. Can güçlü kanatlarıyla havalandı ve yavaş yavaş yükselmeye başladılar.

Ormanın üzerinden uçmak ne muhteşem bir duyguydu! Ağaçlar, küçük yeşil bir halı gibi görünüyordu. Çiçekler renkli noktacıklardı. Maviş, hayatında ilk defa bu kadar yükseğe çıkıyordu. Rüzgar saçlarını okşuyordu ve kanatların altındaki dünya nefes kesiciydi.

“Bak Maviş!” diye bağırdı Can. “İşte Bulut Tepesi!”

Gerçekten de ileride, gökyüzüne doğru yükselen yemyeşil bir tepe vardı. Tepenin etrafında, rengarenk balonlar süzülüyordu. Kırmızı, sarı, mavi, yeşil… Her biri ipliklerle birbirine bağlıydı ve sanki gökyüzünde dans ediyorlardı. Balonların bir tanesi, Maviş ve Can’a doğru yaklaştı. Üzerinde, kocaman kulakları ve sevimli bir burnu olan bir tavşan oturuyordu.

Tavşanın adı Pamuktu. Pamuk, balonun sepetinden Maviş ve Can’a gülümsedi. “Merhaba!” dedi neşeli bir sesle. “Siz de mi uçan balonlarla oynamaya geldiniz?”

Maviş ve Can birbirlerine baktılar, heyecanla başlarını salladılar. Can, “Evet! Ben Can, bu da arkadaşım Maviş!” dedi.

Pamuk, “Ben de Pamuk! Tanıştığıma çok sevindim! Balonlarımın yanına gelin, size de bir tane vereyim!” dedi.

Maviş ve Can, Pamuk’un balonuna doğru yaklaştılar. Pamuk, küçük bir ipi Maviş’e uzattı. “Al Maviş, bu senin balonun olsun! Ama dikkat et, sakın ipini bırakma!” dedi.

Maviş, parlak mavi bir balonu eline aldı. Balon, tıpkı Maviş’in tüyleri gibi yumuşak ve parlaktı. Rüzgarla birlikte hafifçe sallanıyordu. Maviş’in içi sevinçle doldu. Bu gerçekten de harika bir sürprizdi!

Pamuk, “Şimdi hep birlikte biraz daha uçalım mı? Bulutların arasında saklambaç oynayalım!” diye teklif etti.

Maviş ve Can neşeyle kabul ettiler. Birlikte, rengarenk balonlarla gökyüzünde süzülmeye başladılar. Pamuk, balonunu ustaca yönlendiriyor, Maviş ve Can ise kahkahalarla gülüyorlardı. Bulutların arasında saklandılar, birbirlerini buldular ve gökyüzünün tadını çıkardılar. Maviş, o kadar mutluydu ki, kaybettiği fındığı tamamen unutmuştu. Çünkü şimdi Can ile birlikte, daha önce hayal bile edemeyeceği bir maceranın içindeydi.

Bir süre sonra Pamuk, balonunu yavaşça indirmeye başladı. “Sanırım artık inme vakti geldi arkadaşlar,” dedi gülümseyerek. “Ama üzülmeyin, yarın tekrar buluşabiliriz!”

Maviş ve Can, Pamuk’a kocaman teşekkür ettiler. “Bu harika bir gündü Pamuk! Senin sayende harika bir macera yaşadık!” dedi Maviş.

Can da, “Evet, sayende gökyüzünde uçtuk ve balonlarla oynadık! Çok teşekkür ederiz!” diye ekledi.

Pamuk, “Ben teşekkür ederim beni ziyarete geldiğiniz için. Unutmayın, iyi dostlar her zaman birbirini mutlu eder.” dedi ve balonundan nazikçe ayrılıp çalılıklara doğru sekti.

Maviş ve Can, Pamuk’a el salladıktan sonra, Maviş yine Can’ın sırtına atladı ve evlerine doğru uçmaya başladılar. Aşağı baktıklarında, güneş batmak üzereydi ve gökyüzü turuncu, pembe renklere bürünmüştü. Maviş, o gün kaybettiği fındığı düşünmüyordu bile. Çünkü biliyordu ki, bir fındık kaybetse de, Can gibi harika bir dostu vardı. Can, ona sadece fındığını değil, aynı zamanda unutamayacağı bir macera ve yeni bir arkadaşlık da kazandırmıştı.

Evine döndüğünde Maviş, yatağına uzandı. Gözlerini kapatırken aklında sadece Pamuk’un mavi balonu ve Can ile birlikte güldüğü anlar vardı. Dostluğun, bazen kaybettiğimiz şeylerden daha değerli olabileceğini anlamıştı. Can’la vakit geçirmek, birlikte gülmek, birlikte maceralara atılmak, en lezzetli fındıktan bile daha tatlıydı. Çünkü gerçek dostlar, en zor anlarda bile yanımızda olur ve bize beklenmedik mutluluklar yaşatırlardı. Ve Maviş, yarın sabah ilk iş Can’ı görmek için sabırsızlanıyordu. Çünkü biliyordu ki, dostlukla geçen her gün, en güzel masallardan bile daha özeldi. Ve Masal Ormanı’nda, Maviş ve Can’ın dostluğu, en parlak yıldızlar gibi parlamaya devam edecekti.

Bu masalı beğendiniz mi?

Geri bildiriminiz, topluluğumuz için en iyi masalları öne çıkarmamıza yardımcı olur.

Bu Masalı Paylaş