
Asel'in Rengarenk Kanatlı Dostları
Bir varmış bir yokmuş, ormanların derinliklerinde, rengarenk çiçeklerin cıvıl cıvıl şarkılar söylediği yemyeşil bir vadide minik bir kız yaşarmış. Adı Asel'miş. Asel, dünyadaki en meraklı çocuklardan biriymiş. Gözleri her zaman parlar, kalbi ise keşfetme arzusuyla doluymuş. En çok da ormanın gizemli sakinlerini, minik böcekleri ve rengarenk kelebekleri severmiş. Onların küçük dünyaları Asel için büyük bir macera demekmiş.
Bir sabah, güneşin ilk ışıkları ormanın üzerini yorgan gibi örtmeye başladığında, Asel her zamankinden daha heyecanlıymış. Elinde küçük bir defter ve rengarenk kalemleri olduğu halde, ormanın en gizemli köşelerini keşfetmek için yola koyulmuş. Yürürken dalların arasından süzülen ışık huzmeleri, üzerine konan bir uğur böceğinin kanatlarındaki siyah noktalar, bir arının vızıldayarak çiçekten çiçeğe konması onu büyülüyormuş.
Asel ilerledikçe, daha önce hiç görmediği bir yere varmış. Burası, daha da büyük ve daha da parlak çiçeklerle doluymuş. Tam ortasında, adeta bir taç gibi parlayan, üzerinde binbir türlü rengin dans ettiği devasa bir menekşe varmış. Bu menekşenin yapraklarının arasında, küçük bir grup hayvan bir araya gelmiş. Bir tarafta, tüyleri güneş gibi parlayan parlak sarı bir arı, diğer tarafta, minik tüyleri çiy damlalarıyla süslenmiş hassas bir kelebek, yanında ise yuvarlak ve tombul, antenleri merakla havayı koklayan bir uğur böceği varmış. Bir de, uzun bacakları ve incecik boynuyla nazikçe etrafa bakan bir karınca lideri. Hepsinin yüzünde hafif bir endişe varmış.
Asel sessizce onlara yaklaşmış. Arı, adeta bir toz bulutu gibi etrafında vızıldarken, "Merhaba küçük insan! Bizim küçük bir sorunumuz var," demiş. Kelebek, rengarenk kanatlarını nazikçe çırparak eklemiş, "Biliyorsun, bu dev menekşe hepimizin yuvası. Ama bu sabah, en lezzetli polenlerle dolu olan tepedeki tomurcuğu bir fırtınada kaybetmişiz. Onu geri getiremezsek, kış için yeterli polenimiz olmayacak." Uğur böceği de başıyla onaylamış, "Ve o tomurcuk, en tatlı nektarı taşıyordu. Hepimiz ona güveniyorduk."
Karınca lideri, Asel'e dönerek, "Biz çok küçüğüz, o tomurcuğu o kadar yükseğe tek başımıza taşıyamayız. Ama sen, bizden daha büyüksün," demiş umutla. Asel'in kalbi hızla çarpmış. Bu küçük dostlarına yardım etme fırsatı onu çok heyecanlandırmış. "Elbette yardım ederim!" demiş neşeyle. "Nasıl yapabiliriz?"
Karınca lideri, planını anlatmış. "Biz en güçlü olanlar, tomurcuğu yuvarlayarak aşağı indirmeye çalışacağız. Sen de o yuvarlanırken yolunu açacaksın, dikenli dalları kenara çekeceksin, böylece tomurcuk zarar görmez." Arı eklemiş, "Ben de etrafta uçup, yolumuzu aydınlatmak için elimden geleni yapacağım." Kelebek ise, "Ben de en sevdiğim renkli tozlarımla tomurcuğun etrafını sarıp, onu daha yumuşak tutacağım," demiş.
Hep birlikte dev menekşenin tepesine doğru tırmanmaya başlamışlar. Asel, daha önce hiç bu kadar büyük bir çiçek yaprağında yürümemişmiş. Yürürken dalları kenara çekiyor, sivri dikenlerden kaçınıyormuş. Karıncalar, hep birlikte, minicik ama güçlü bedenleriyle devasa tomurcuğu yavaşça itmeye başlamışlar. Uğur böceği, minik bacaklarıyla tomurcuğun altında denge sağlamaya çalışıyormuş. Arı, havada vızıldayarak onlara yol gösteriyormuş. Kelebek ise, rengarenk kanatlarından dökülen parlak tozlarla tomurcuğu kaplıyormuş.
Yolculuk kolay olmamış. Bazen tomurcuk hızlı yuvarlanmış, bazen de bir dal önüne takılmış. Ama Asel ve hayvan dostları birbirlerine yardım etmekten hiç vazgeçmemişler. Asel, yorulduğunda minik dostlarının ona cesaret verdiğini görmüş. Karıncalar, zorlandıklarında arının vızıltısıyla motive olmuşlar. Kelebek, her düştüğünde uğur böceğinin tatlı sözleriyle tekrar havalanmış.
Nihayet, saatler süren bir mücadelenin ardından, dev menekşenin dibine ulaşmışlar. Tomurcuk, hiçbir zarar görmeden, parlak bir şekilde duruyormuş. Tüm hayvanlar sevinçle bağırışmış. Asel de onların mutluluğuyla gülümsemiş. Karınca lideri, Asel'in yanına gelerek, "Teşekkür ederiz Asel. Senin sayende bu zorluğun üstesinden geldik. Arkadaşlık ve yardımlaşma olmasaydı, başaramazdık," demiş. Arı da vızıldayarak, "Evet, birlikte ne kadar güçlü olduğumuzu anladık!" diye eklemiş. Kelebek, en güzel renklerini sergileyerek, "Asel, sen bizim en iyi dostumuzsun," demiş.
O günden sonra Asel ve ormandaki böcekler ile kelebekler çok yakın arkadaş olmuşlar. Asel, sık sık onları ziyaret etmiş, onlarla oyunlar oynamış, onlara hikayeler anlatmış. Birlikte çiçeklerin arasında koşmuşlar, polen toplama maceralarına çıkmışlar ve en önemlisi, her zaman birbirlerine yardım etmişler. Bu deneyim, Asel'e arkadaşlığın, yardımlaşmanın ve birlikte hareket etmenin ne kadar değerli olduğunu öğretmiş. Ve Asel biliyormuş ki, ne kadar küçük olursa olsun, her canlının bir kalbi varmış ve sevgiyle bir araya gelindiğinde, her zorluğun üstesinden gelinebilirmiş. Ormanın kalbi, o gün daha da renklenmiş ve daha mutlu atmaya başlamış.
Bu masalı beğendiniz mi?
Geri bildiriminiz, topluluğumuz için en iyi masalları öne çıkarmamıza yardımcı olur.