
Bulutların Üzerindeki Dostluk Köprüsü
Bir varmış bir yokmuş, uzak diyarların birinde, pırıl pırıl parıldayan bir gökyüzü altında, minik bir sincap yaşarmış. Adı Fındık’mış. Fındık, neşeli ve meraklı bir sincaptı. En sevdiği şey, ağaçların en tepesine tırmanıp aşağıda olan biten her şeyi izlemekmiş. Bir gün, Fındık her zamanki gibi en yüksek çam ağacının dalına tırmanmışken, daha önce hiç görmediği bir şey fark etmiş. Gökyüzünde, pofuduk beyaz bulutların arasında, gökkuşağından yapılmış gibi duran rengarenk bir köprü varmış.
Fındık’ın kalbi heyecanla çarpmaya başlamış. Bu sihirli köprünün nerede biteceğini çok merak ediyormuş. Hemen aşağı inip en yakın arkadaşı Pamuk’u, sevimli bir tavşanı, bulmaya gitmiş. Pamuk, Fındık’ın heyecanlı anlatışını dinlerken gözleri fal taşı gibi açılmış. "Gerçekten mi Fındık? Gökyüzünde bir köprü mü gördün?" diye sormuş şaşkınlıkla. Fındık başıyla onaylamış ve Pamuk’u da yanına alıp köprüyü keşfetmeye karar vermişler.
Birlikte ormanın derinliklerine doğru yola çıkmışlar. Yolculukları hiç de kolay olmamış. Karşılarına çıkan küçük dereleri zıplayarak geçmişler, sık çalılıkların arasından birbirlerine yardım ederek ilerlemişler. Bir keresinde, yollarını kaybetmek üzereyken, bilge baykuş Baykuş Kardeş onlara doğru yolu göstermiş. Baykuş Kardeş, "Gökyüzündeki köprüye ulaşmak istiyorsanız, birbirinize yardım etmeyi sakın unutmayın," demiş nazikçe.
Sonunda, uzun bir tırmanışın ardından, bulutların arasına gizlenmiş bir tepeye ulaşmışlar. Tam dedikleri gibi, karşılarında rengarenk, ışıl ışıl parlayan bir köprü uzanıyormuş. Köprünün üzerinde minik kelebekler uçuşuyor, çiçeklerin tatlı kokusu havayı dolduruyormuş. Fındık ve Pamuk, tereddüt etmeden köprünün üzerine adım atmışlar. Her adımda ayaklarının altında yumuşak bir his ve etraflarında rengarenk ışıklar beliriyormuş.
Köprünün sonunda, daha önce hiç görmedikleri kadar güzel, masalsı bir bahçe varmış. Burada konuşan çiçekler, şarkı söyleyen kuşlar ve etrafta neşeyle koşturan sevimli yaratıklar varmış. Fındık ve Pamuk, bu harika yerde yeni arkadaşlar edinmişler ve hep birlikte saatlerce oyunlar oynamışlar. Akşamüstü evlerine dönerken, bu muhteşem maceranın ve birbirlerine verdikleri desteğin ne kadar değerli olduğunu anlamışlar. O günden sonra Fındık ve Pamuk, dostluğun en güzel maceralara kapı aralayabileceğini bilerek, her zaman birbirlerine yardım etmişler.
Fındık ve Pamuk, masalsı bahçeden ayrılırken kalpleri sevinçle doluydu. Eve dönerken gökkuşağı köprüsüne son bir kez baktılar. Köprü hala oradaydı, adeta onlara gülümseyerek veda ediyordu. Ormanın içinden geçerken, karşılaştıkları her şey onlara daha neşeli geliyordu. Derelerin üzerinden atlarken birbirlerine daha sıkı sarıldılar, sık ağaçların arasından geçerken el ele tutuşup ilerlediler. Baykuş Kardeş'i gördüklerinde ona minnetle selam verdiler. Baykuş Kardeş de bilge gözleriyle onlara gülümsedi. Evlerine vardıklarında, günün yorgunluğu olmasına rağmen hala enerjileri yüksekti. O gece Fındık, en sevdiği çam ağacının dalında uyurken, Pamuk da yumuşak yatağında tatlı rüyalar görüyordu. Gökyüzündeki köprünün ve o harika bahçenin hayaliyle uyuyakaldılar. Çünkü biliyorlardı ki, dostlukları sayesinde her zaman yeni ve büyülü maceralar onları bekliyordu. Ve en önemlisi, birbirlerine destek oldukları sürece her zorluğun üstesinden gelebilirlerdi.
Bu masalı beğendiniz mi?
Geri bildiriminiz, topluluğumuz için en iyi masalları öne çıkarmamıza yardımcı olur.