Kaptan Demir'in Robot Kardeşleri için kapak görseli

Kaptan Demir'in Robot Kardeşleri

Tarih yükleniyor...

Bir varmış bir yokmuş, uzak diyarların birinde cesur mu cesur bir korsan yaşarmış. Adı Kaptan Demir’miş. Kaptan Demir’in en büyük hayali, dünyanın en gizemli hazinesini bulmakmış. Ama bu hayalini gerçekleştirmek için yalnız değilmiş. Onun kocaman yürekli, metalden yapılmış iki robot kardeşi varmış: Kıvırcık ve Pırpır. Kıvırcık, devasa bir demir yığınıymış ama bir o kadar da nazikmiş. Pırpır ise minicik, pırıl pırıl ışıklar saçan, neşeli bir robotmuş. Aile bağları ne kadar güçlüyse, kardeşlik bağları da o kadar güçlüymüş bu üçlünün.

Bir gün, eski bir harita Kaptan Demir’in eline geçmiş. Harita, unutulmuş bir adada saklı olan, “Gülümseme Kristali” adında sihirli bir hazineyi tarif ediyormuş. Bu kristalin, dokunduğu her şeyi neşelendirme gücü varmış. Kaptan Demir, bu kristali bulup tüm adalara neşe yaymayı hayal etmiş. Hemen kardeşlerini toplamış. “Sevgili Kıvırcık, sevgili Pırpır,” demiş heyecanla, “Yeni bir maceramız var! Hazır mısınız?” Kıvırcık, kocaman metal kollarıyla Kaptan Demir’e sıkıca sarılmış, “Her zaman, kaptanım!” diye gürlemiş. Pırpır ise etrafında dönerek, “Yaşasın! Macera! Işıklar saçalım!” diye cıvıldamış.

Üç kardeş, kocaman ahşap gemileri “Gezgin” ile denize açılmışlar. Yolculukları hiç de kolay olmamış. Önce devasa dalgalarla mücadele etmişler. Kıvırcık, geminin yanlarını dev dalgalara karşı sağlam tutarken, Pırpır’ın parlak ışıkları en karanlık fırtınalarda bile yol göstermiş. Sonra, gemilerini yosunlarla kaplı kayalıklara çarpmaktan kurtarmışlar. Kaptan Demir’in keskin gözleri ve Kıvırcık’ın güçlü kolları sayesinde ufak tefek sıyrıklarla kurtulmuşlar. Ancak asıl zorluk, haritanın gösterdiği lanetli bataklığa ulaştıklarında başlamış.

Bataklığın içinde dolaşmak çok tehlikeliymiş. Her adımda batma tehlikesi varmış. Kaptan Demir, bataklığın ortasında bir ip köprü görmüş ama ip çok çürükmüş. “Bu köprü bizi taşımaz,” demiş endişeyle. Tam o sırada Pırpır, parlak gözleriyle bataklığın derinliklerinde bir şeyler fark etmiş. “Kaptanım, bakın!” diye bağırmış. Bataklığın dibinde, paslanmış ama hala sağlam duran eski bir robot kolu varmış. Kıvırcık, tüm gücüyle o kolu çekip çıkarmış. Sonra Kaptan Demir’in talimatıyla, o kolu köprünün öbür tarafına doğru uzatmış. Böylece, hem sağlam hem de güvenli bir geçit oluşturmuşlar. Kardeşliğin gücüyle bataklığı da geçmişler.

Nihayet, haritanın işaret ettiği küçük adaya ulaşmışlar. Ada, yemyeşil ağaçlarla kaplıymış. Adanın tam ortasında, küçük bir mağara varmış. Mağaranın içinde, parlak mavi bir ışık saçan, tam da tarif edildiği gibi bir kristal duruyormuş: Gülümseme Kristali! Kaptan Demir, kristale yaklaştığında, kristalden yayılan sıcaklık tüm vücudunu sarmış. Elini kristale dokundurduğu an, adadaki tüm çiçekler daha canlı renklerle açmış, kuşlar neşe dolu şarkılar söylemeye başlamış. Kaptan Demir, kristali dikkatlice almış ve kardeşlerine dönmüş. “Başardık! Ailece başardık!” demiş gururla.

Kaptan Demir, Kıvırcık ve Pırpır, Gülümseme Kristali ile birlikte eve dönmüşler. Gemileri, neşe dolu şarkılar söyleyerek limana yanaşmış. Kristali adalarda dolaştırdıklarında, her yer kahkahalarla dolmuş. Kaptan Demir, hazinenin en değerli kısmının, yanında olan sevdiği ailesi ve kardeşlerinin olduğunu bir kez daha anlamış. O günden sonra Kaptan Demir ve robot kardeşleri, maceralara devam etmişler ama en çok, birbirlerine olan sevgileriyle her zorluğun üstesinden gelmenin keyfini çıkarmışlar. Her akşam, Gökyüzü yıldızlarla dolduğunda, üç kardeş gemilerinin güvertesinde oturur, birbirlerine sarılır ve tatlı uykulara dalarlarmış.

Bu masalı beğendiniz mi?

Geri bildiriminiz, topluluğumuz için en iyi masalları öne çıkarmamıza yardımcı olur.

Bu Masalı Paylaş