
Mevsimlerin Döngüsü ve İpek'in Bahçesi
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil bir ormanın kenarında şirin mi şirin bir evde İpek adında meraklı bir kız yaşarmış. İpek, her şeyi öğrenmeyi çok severmiş ve özellikle de bahçesindeki minik dostlarını gözlemlemekten büyük keyif alırmış. Bahçesi, dört mevsim boyunca farklı güzellikler sunarmış ona. İlkbahar geldiğinde her yer capcanlı olur, tomurcuklanan çiçekler rengarenk bir halı serermiş sanki. Yazın sıcağında ise cırcır böceklerinin neşeli şarkıları bahçeyi doldurur, arılar çiçekten çiçeğe konarak bal toplarmış.
İpek, özellikle böcekleri ve kelebekleri izlemeye bayılırmış. Kelebeklerin kanatlarındaki desenlerin ne kadar da benzersiz olduğunu fark etmiş. Kimi kırmızı üzerine siyah benekli, kimi sarı üzerine incecik çizgiliymiş. Bu renk cümbüşünü izlerken sanki sihirli bir dünyanın kapıları aralanırmış gibi hissederdim. Bir gün, bir kelebeğin koza denilen gizemli bir yapıdan çıktığını görmüş. Bu onu çok şaşırtmış. "Bu kelebek nasıl oldu da bu kadar değişti?" diye kendi kendine sormuş.
Bu soru, İpek'in bilimsel merakını iyice uyandırmış. Annesi ona mevsimlerin değişiminin de bir tür bilimsel döngü olduğunu anlatmış. Güneşin açısının değişmesiyle havanın ısındığını veya soğuduğunu, bu durumun da bitkileri ve hayvanları nasıl etkilediğini öğrenmiş. Kışın yapraklarını döken ağaçların, ilkbaharda yeniden nasıl filizlendiğini gözlemlemiş. Bu gözlemlerini bir deftere çizmeye başlamış. Her bir böceğin, her bir çiçeğin ve her bir mevsim değişikliğinin kendine özgü bir sırrı olduğunu düşünüyormuş.
İpek, bahçesinde küçük deneyler yapmaya karar vermiş. Bir kavanoza biraz toprak koyup içine birkaç çiçek tohumu ekmiş. Her gün düzenli olarak suyunu vermiş, kavanozu güneş alan bir yere koymuş. Tohumların çimlenmesini, yaprakların açılmasını izlemek ona büyük bir mutluluk vermiş. Bu deneyler sırasında, sevginin de tıpkı su ve güneş gibi büyümek için gerekli olduğunu anlamış. Tıpkı kendi ektiği tohumların sevgiyle büyüdüğü gibi, bahçesindeki tüm canlıların da birbirlerine karşı sevgi dolu olduklarını fark etmiş. Cırcır böcekleri şarkılarıyla diğer böcekleri neşelendirir, kelebekler çiçeklere neşe katarlarmış.
Yaz bitip sonbahar geldiğinde, yapraklar sararıp dökülmeye başladığında İpek biraz üzülmüş. Ama sonra annesinin öğrettiği gibi, bu da doğanın bir parçasıymış. Kışın gelmesiyle birlikte her yerin uykuya daldığını ve ilkbaharda yeniden uyanacağını bilmek ona huzur vermiş. Soğuk kış günlerinde bile, bahçesindeki ağaçların ve toprağın altında yeni bir yaşamın filizlenmek için sabırsızlandığını hayal ederek içini ısıtmış. Bahçesi, ona her zaman öğrenilecek yeni şeyler olduğunu ve her mevsimin kendine göre bir güzelliği olduğunu öğretmiş. İpek, bu bilgileri ve yaşadığı güzel anıları kalbinin en derin köşesine saklamış.
Bu masalı beğendiniz mi?
Geri bildiriminiz, topluluğumuz için en iyi masalları öne çıkarmamıza yardımcı olur.