
Minik Elif'in Zamanda Yolculuk Eden Dinozorları
Bir varmış bir yokmuş, uzak diyarların birinde, yemyeşil vadilerle çevrili, rengarenk çiçeklerle bezeli, ufacık bir kasabada Elif adında meraklı mı meraklı, pırıl pırıl parlayan gözlere sahip bir kız yaşarmış. Elif, dinazorları o kadar çok severmiş ki, odasının duvarlarını birbirinden sevimli dinazor resimleriyle doldurmuş, en sevdiği dinazor oyuncağıyla uyur, onlarla konuşurmuş. Ama Elif'in en büyük hayali, yaşayan, nefes alan bir dinazor görmekmiş.
Bir gün Elif, dedesinin eski kitaplığında tozlu bir kitap bulmuş. Kitabın kapağında tuhaf semboller ve solmuş bir resim varmış. Merakla sayfaları çevirmeye başladığında, birdenbire sayfaların arasından küçük, parıldayan bir taş düşmüş. Elif taşı eline aldığında, etrafındaki her şey bulanıklaşmış ve hafif bir sarsıntıyla birlikte garip bir ses duymuş: "Vızzzzt!" Gözlerini açtığında, odasında olmadığını fark etmiş.
Kafasını çevirdiğinde, gözleri kocaman açılmış. Karşısında duran şey, devasa bir Brontosaurus'muş! Uzun boynu gökyüzüne uzanıyor, yeşil pulları güneş ışığında parıldıyormuş. Elif korkmamış, aksine heyecandan kalbi pır pır ediyormuş. Yanına yaklaştığında, Brontosaurus nazikçe başını eğip Elif'i koklamış. Elif, parıldayan taşı tekrar eline aldığında, sanki sihirli bir kapı açılmış gibi, kendisini bambaşka bir mevsimde bulmuş.
Şimdi etrafı karla kaplıymış, soğuk ama huzurlu bir hava varmış. Dev bir Triceratops, burnuyla karı eşeliyormuş. Elif, soğuk havaya rağmen üşümüyormuş, sanki sihirli taş onu koruyormuş. Triceratops, Elif'e yaklaşıp burnuyla yumuşakça onu itince, Elif gülümsemiş. Bu dinazorların nazik olduğunu anlamış. Taşı tekrar eline aldığında, bu sefer kendini sıcak, nemli bir ormanda bulmuş. Dev ağaçların arasında, rengarenk tüyleri olan bir Pterodactyl uçuyormuş. Pterodactyl, Elif'in yanından geçerken kanat çırpışıyla etrafa tatlı bir esinti yaymış. Elif, bu gizemli yolculuktan çok keyif almış. Her yeni mevsim, onu yepyeni bir dinazor ailesiyle tanıştırıyormuş.
Elif, sevimli bir Velociraptor sürüsüyle birlikte kükreyen bir volkanın kenarında durmuş. Volkanın sıcaklığı ona dokunuyormuş ama korkutmuyormuş. Velociraptorlar, meraklı gözlerle ona bakıyorlarmış. Elif, bu dinazorların ne kadar uyumlu yaşadığını görmüş. Her mevsimin kendi güzelliği ve o mevsimin dinazorlarının kendi yaşam tarzları varmış. Elif, bu maceranın onu hem dinazorlar hem de mevsimler hakkında ne kadar çok şey öğrettiğini fark etmiş. Kışın kalın postlu dinazorlar, yazın tüylü olanlar… Hepsi doğanın bir parçasıymış.
Son bir kez taşı eline aldığında, Elif kendini tekrar kendi odasında bulmuş. Güneş ışığı pencereden içeri sızıyor, her şey eskisi gibiymiş. Elinde hala o parıldayan taş varmış. Elif, kalbinde büyük bir sevinç ve huzur hissetmiş. Dinazorlarla geçirdiği bu sihirli yolculuk, ona hem gizemli bir macera yaşatmış hem de mevsimlerin ve doğanın ne kadar harika bir döngü olduğunu öğretmiş. O günden sonra Elif, odasındaki dinazorlarına baktıkça, o sihirli anıları hatırlayıp gülümsermiş. Artık biliyormuş ki, merak ve sevgiyle bakıldığında, en sıradan şeyler bile en inanılmaz maceralara dönüşebilirmiş. Ve Elif, en güzel rüyalarında bile dinazorlarla renkli mevsimlerde dans etmeye devam etmiş.
Bu masalı beğendiniz mi?
Geri bildiriminiz, topluluğumuz için en iyi masalları öne çıkarmamıza yardımcı olur.